Geleneksel lezzetlerin özünü koruduğu ve doğal ürünlerle can bulduğu şehirdeydi. Kastamonu'da kaldığı süre boyunca yediği lezzetleri ömrü boyunca unutamayacağından emindi. Bir gün Taşköprü Sarımsağı’ndan yapılan çemeniyle doğal ortamında kurutulan pastırmayı tattığı zaman, ağızda bıraktığı tat karşısında şaşkınlığını gizleyememişti. Başka bir gün ise çatalı batıramadan dağılan Kuyu Kebabı’nı yediğinde kendinden geçmişti. Bir konağın bahçesinde masayı süsleyen Tirit, Banduma, Ekşili Pilav ve Etli Ekmek’in tadına varırken üzerine Eğşi içmeyi ihmal etmedi. Kahvenin yanında ikram edilen Çekme Helva, okuduğu bütün güzel şiirlerin üzerine beste yapmak gibiydi. Yemeklerin yanında yediği Tosya Pirinci’nden özel teknikle yapılan pilav ile tarihler öncesinden genetiğini korumuş Siyez Bulguru’ndan yapılan pilavın lezzetini daha önce hiç bir yerde tatmadığını fark etti. Tanıştığı insanlardan yöresel lezzetlere dair sohbetler sırasında turuncu ve bir o kadar da lezzetli Kanlıca Mantarı’nın adını duymuştu. Kastamonu ormanlarında gezerken mantar toplamanın bu kadar zevkli olabileceğini düşünmemişti. Yürürken Kastamonu'nun tüm tatlarını düşünerek dimağına kazıdı.